Pazar, Ocak 31, 2010

bekliyorum


derim ya hep; büyük şeylerin yokluğuyla yaşamayı öğrendim çoktan, bir başkasınınkine de alışırım diye. bir yerde yanlışmışım, bir tek senin yokluğun alışılmazmış. gitmezsin gidemezsin yanımdan biliyorum. dolaş gönlünce ben burdayım,seni bekliyorum...oradaki martılar gibi.






Perşembe, Ocak 28, 2010

kaçamak

ne güzeldin istanbul...

Cumartesi, Ocak 16, 2010

deniz kokulu "gelecek"

kaçmak değil amacım. sadece hiç kimseyle konuşmak zorunda olmadığım bir yerde yaşamak istiyorum. küçük bir ege kasabasında, küçük bahçeli bir evde yaşayıp gidiyim. kimse sen kimsin niye buraya geldin, birden nereden çıktın demesin. istediğim kadar kalayım orada istediğimde geri döneyim. pazardan istediğim kadar elma seçeyim satıcı sadece tartsın parasını vereyim. cansız olmasın hiçbir şey öyle olsun istemiyorum. şeker renkli olsun her yer ama sakin olsun. geçici işlerle para kazanayım. bahçe demirlerini boyayım mesela komşularımın, ya da hediyelik eşyalar yapıp satayım, yada balık ağı toplayayım bir süre. yanık tenimle ege'de öleyim zamanım gelince. etrafımdakiler 'pek konuşmazdı ama onun gibi bir kadın tanımadık' desinler. olmadık zamanda çok sevdiğim o dostum çıkıp gelsin. bak işte olmuş zamanında hayalini kurduğun desin. iki kadın, artık soğumaya başlayan o akşamlardan birinde bahçede hoş bir sofrada giden yaza kaldıralım rakı kadehlerimizi.buruk mutluluk derler ya hani onu tadalım beraber. ömrümde geçirdiğim en güzel akşamlardan olsun....arka fonda kalbim egede kaldı...
belki günün birinde karınla ve çocuğunla çıkarsın karşıma.tatile gelmişsinizdir mutlusundur ama sahilde beni gördüğün o an yıkılıverirsin belki. hep taşıdın beni içinde biliyorum ama yıllar küçülttü yerimi sendeki. iyi de yaptı mutlu oldun, evlendin, bak bir de oğlun var tıpkı senin gibi. ben bekliyordum seni bir gün görmeyi ama suratından anladım sen hiç beklemiyordun beni görmeyi. gitmedim yurt dışına bilirsin duramam çok fazla oralarda. sevindim mutlu olmana benden başkasına da aşık olmana. ama içim acıdı güler gibi yapmaya çalışırken ne çok özlemişim seni, biliyorum çok değiştin ama bırak da eskisi gibi hayal edeyim seni. dayanamadın görür görmez yavaş adımlarla bana doğru geldin ben yerimden kıpırdayamadım. oysa isterdim sana adım atmayı yıllarca durduğum o sessiz halimden çıkıp cıvıl cıvıl seninle konuşmayı. mutluluğumun buruk olmayan kısmını sana gösterebilmeyi isterdim. ama yapamadım düşünemedim bile seni görünce bunları. geldin sımsıkı sarıldın, ben de yavaşça sardım kollarımı. kokumu içine çektin ben de... sonra geri çekildim çünkü biraz daha dursam ağlayacaktın biliyorum karının, oğlunun önünde. baktık bir süre yüzlerimize, gözlerimize. elimizden gelen buydu sadece sarılıp kokularımızı içimize çekebilirdik. daha fazlasını yapmamamızın nedeni ne oğlundu ne de karın. biz onlar yokken çoktan bırakmıştık sevgimizi paylaşmayı... sevgimiz bittiğinden değil biz bittiğimizden yaşamıştık ayrılığı...

Salı, Ocak 05, 2010

şimdi şimdi anlıyorum...


söylediği hiçbir kelimeyi hazmedememiş olsam da alışmıştım duyduklarıma.susmuş kenara çekilmiştim. ufacık bir değişiklik bu kadar mı alt üst eder hayatı? o saçma sapan mutfak sandalyesi ne vardı her zamanki yerinde dursaydı. ne vardı, keşke fark etmeseydim.bu akşam anladım hiç değer etmediğimi gözünde. benim mutfak sandalyemi katlayıp kaldırmışsın bir köşeye. bu yolda artık ayrı gayrı yürüyoruz bundan böyle, peki! kaybettiklerimize üzülüyorum ama buna da alışır bunun da üstesinden gelirim. kolay değil senin de yokluğuna alışmak ama hayatımda o kadar eksik insan var ki öğrendim ben çoktan bölük pörçük yaşamayı.aklın kalmasın kızın büyüdü senin yokluğuna da alışır...