Cuma, Kasım 19, 2010

yine dolmuşum

çok güçlüyüm çünkü güçsüz olduğum noktalarımı biliyorum.çok güçlüyüm çünkü kendi kendime yetebiliyorum. çok aptalım çünkü susuyorum. suratlarına vurmuyorum insanların içimdekileri. ama bitti....

Pazar, Kasım 07, 2010

iyidir iyi;)

ÖYLE ÇOK ŞEY VAR Kİ İÇİMDE...
HEP SUSTUM KONUŞMAK YERİNE...



Çarşamba, Eylül 15, 2010

bak biiii,şşş bi bak bi bak

ah yar ben seni çok iyi anlarken sen niye anlamıyorsun beni bazen? canım benim hımmm? daha söylemeden canını sıkan şeyin ne olduğunu ben bilirken, benim canımı sıkan bir şey olduğunda sana söylediğimde neden şımarıklık yaptığımı düşünüyorsun? neyse yok bir şey aklıma geldi söyleyeyim dedim. şşşşş özledim seni. bensiz tatil geçmiyor boğazından biliyorum ama yine de beş erkek tatilde tehlikedir yani:))))neyse hadi tüm sevgililleri tatilde olan insanlara sabır, sükunet,güven sahibi olmayı diliyorum:) gerçi rahat geçiyor bizim ki.henüz bi takıntım niye aramıyorsun dediğim olmadı. eğlensin o da istiyorum. ne kadar az konuşursak kafası o kadar boşalır rahatlar diye düşünüyorum. yanlış mıyım?

Salı, Eylül 07, 2010

ege ye yerleşmeli yalnız kalmalıyım ben biliyorum derdimi. huzur bulur muyum bilmem kafam rahat olur mu bilmem ama benim burdan gitmem lazım. geride bıraktıklarıma yanar mıyım vicdan azabı duyar mıyım bilmem ama gitmem lazım. korkmadan ilk fırsatta yapmam lazım. yoksa asla olmak istediğim insan olamayacağım gibi hissediyorum. belki de çoktan gittim ben...küçük evimde akşam esintisinde üzerimde şal, gözlerimde dopdolu geçmiş yıllar,yaşadığım aşklar, elimde sıcacık bir fincan çay, tabla da yarısı içilmiş bir sigara bıraktıklarımı,kalsaydım olacakları düşünüyorum aslında tam şuanda. konuşabilseydim anlatabilseydim derdimi, o da anlasaydı belki kalırdım diyorum hala. ama o hiç dinlemedi beni hep kırdı.hep saygı gösterdim ama beni hiç dinlemedi. ama elimden geleni yaptığıma inanıyorum. ne yazık benim ailem kalmadı.uğraştım ama beceremedim.

ağlama yavrum ağlama üç gün kaldı bayrama

değişiklik iyi oldu bence, adına yakışır görüntüsü oldu blogcuğumun:))

sıkıldım vre gece gece.sapıtık sapıtık şarkılar dinliyorum. türk filmindeymişim gibi geziniyorum. aldatılmışım sırtımdan bıçaklanmışım gibi heeyt be diyorum kime dediğimi bilmeden.sapıttım galiba. ay ne güzel kelime değil mi sapıtmak keşke canım her istedğinde yapsam. napıyorsun diye sorana yok bişey ya sapıtıyorum desem.

ama bildiğim bişey varsa o da yalnız yaşlanacağımdır.

bayrama da üç gün kaldı dimi hakikaten.üçüncü gün mü yoksa bayram. sanki bayram günlerinin bi farkı kaldı da evimizde...amaan neyse. anlatmayayım şimdi. duygulanmayalım gerek yok.

zaten hep duygusal filmlere denk geliyorum iki gündür .

uma gelse şimdi gülümsese hiçbişeyciğim kalmaz. ama bi saniye beklermisin hilal i de çağırmam lazım senin güzel yüzünü onsuz seyrettiğimi duyarsa öldürür beni diyerek azıcık bölmek zorunda kalırdım seyrimi. ayaklarına çirkin diyolar hep üzülüyorum ben yakından bakıyım bir de derim. gösterir çirkin ayaklarını, ben yine de üzülmesin diye mükkemmeller sen sakın aldırma onlara derdim. ahh uma ahhh. sende, gülüşünde, bakışında kendimi bulmasam sever miydim seni bu denli acaba?

Çarşamba, Ağustos 25, 2010

bu sefer başlık yok

her seferinde yine döndüm bu boktan kente diyorum ama burdan başka yerde de duramıyorum.

sinirimi sakin yaşamayı öğreniyorum.

yanlış karar verdiğimi bile bile geri adım atmıyorum ama kararı verirken bile pişman oluyorum.

müzikle sakinleşiyorum.

yapamam dediğim şeyleri yaptığımı görüyorum.

şehirden nefret ediyorum,ilerde köye yerleşmeyi planlıyorum.

yediğim zaman kilo alıyorum.

saçımla ilgili ne zaman ani karar versem sonrasında pişman oluyorum.

yarım parmağıma baktıkça üzülüyorum,bir an önce iyileşse diye bekliyorum.




Cuma, Temmuz 30, 2010

hep aynı hep

ne güzel planlar yapmışım yazın başında
boşa dememişler ama hayat sen plan yaparken başına gelenlerdir diye
pöööö ne ummuşum ne buldum. neyse yarın akşam gidiyorum ben biyerlere haberin olsun. az deniz le güneşe de ben doyayım.halbuki bavul bile hazırlamak gelmiyo içimden.öyle bi garip işte neyse...

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

sinir basıyor bazen

çekip gidemiyorum
kalıp katlanamıyorum
evirip çevire dövemiyorum
kafayı yicem

Salı, Haziran 29, 2010

piuu

iş başvurusu yapmak ne zor şeymiş arkadaş. gidip iş ilanı için gelmiştim demek.form doldurmak mulakat falan...ayy heycanlandım lan. daha üç tane mülakat yapıcaklarmış altı üstü reyon elemanı puff.marka reklama giriyor söyleyemiyorum ama yer cepa gençlerrr:) iki ay hizmetinizdeyim eğer işe alınırsam geldiğinizde memnuniyetiniz bizim için en önemli şeyir;)))

Çarşamba, Haziran 16, 2010

plan

plan yaptım bugün. kararsızlık nereye kadar aga dedim adım atmak lazım dedim. sertifika almak bu işten para kazanmak lazım dedim. yaz için iş bulmak lazım. artık yaza elinde parayla girmek lazım dedim.

Çarşamba, Haziran 09, 2010

iş kadını oldum ben

mikrobioloji laboratuarında staj yapıyorum haftanın başından beri. ne kadar hassas ne kadar ağlamaklı olduğumu bir kez daha anladım. iş hayatında da böyle olmaktan korkuyorum. millet konuşcak arkamdan " yeni gelen mühendis hanım bugün gene ağladı la" diye. "tutturmuş kurallara uyun diye, yeni mezun ya idealleri var şimdi yazık ahhahah" dicekler ben de bu böyle olmaz şunu düzeltmemiz lazım diye koşturucam.öyle hayal ettim de bi an. işten çıkınca sevgili kocam beni alıp eve götürücek. yolda keyfimiz yerindeyse şımarık şımarık muhabbet edeceğiz, değil se ben kavga edelim diye laf dürttükleyeceğim.
yok arkadaş öğrencilik iyi şimdilik. iyi hoş bireysel olarak bir şeylerin altına imza attığını görmek,bireysel sonuçlar türetmek ama sıkıcı iş; her sabah aynı yere gidip her akşam aynı saatte işten çıkmak.gelemem şimdi bi iki seneye illaki çalışmak zorunda olacağım. ya da belki trilyonlar çıkar ömrümü sevgilimle gezmeye, dans okulu açmaya, spor yapmaya, saçımı şekilden şekile sokmaya, nerde abidik gubidik iş varsa yapmaya adarım. dostumu okuldan alırım bir yıldır yapmak isteyip yapamadığımız ne kadar çok şey varsa hepsini yaparız. uzun vadede olanlarını da yıllara böleriz. ama onu geri yolarım okuluna eğitiminden geri kalmasın,yine de bir yıl göndertmem.
dans pabuçlarım gelecek yakında heycanla bekliyorum. sokakta da giyebilsem gibi çocukça isteklerde bulunamıyorum ama içimden geçiriyorum.
cuma sevgilimle yemeğe çıkıyoruz. çok şık olacağız ikimiz de:) dans bile edeceğiz ne diyosun:)
ha işyerinde manyak bi kadın var oğlu sbs ye girmiş 7.sınıf mış.aman allahım iyi bi okula nası giricekmiş gece gündüz bunu konuşuyoruz. bütün notları 90 üstüymüş 93 95 ama bir tek sosyali 90 mış başarısını düşürüyormuş sabah okula gitmiş hocasıyla konuşmaya. ben hoca olsam la kadın bi yürü git allah aşkına salak mısın derim...sizin gibi psikopat analar babalar yüzünden çocuğunuz da soysuz oluyor derim.sinirlenmiştim döktüm içimi iyi oldu.
ama sen sakin ol. takma anlattıklarımı kafana, geçeeer;)

Salı, Nisan 13, 2010

sigara yok, delircem!!!!

pof

yeni geldim eve ama yine gittim çok uzaklara....

Pazar, Mart 21, 2010

anneden nağmeler

etme cahille sohbet
küstürürsün
silme kıçını taşla
kestirirsin

Pazartesi, Şubat 15, 2010

niye ki acaba?

yıllardır yaptığım bir şeyi bugün yolda öylesine yürürken fark ettim. otobüste yanlışlıkla birinin eline dokunduğumda, mendilci çocuk mendil alır mısınız diye sorduğunda, birisi bana çarptığında önemli değil demeye çalışırken bunun gibi bir sürü olay esnasında yaptığım şey ses çıkarmadan dudak oynatmak. mimiklerimi de kullanıyorum öyle kuru kuruya değil, ağzımı da oynatıyorum "pardon, ne demek önemli değil, yok canım, almayayım canım olmaz mı"gibi cümleleri kuruyorum sessiz sessiz bitiriyorum bile.hatta insan aramızda ses geçirmeyen duvar var bile sanabilir niye bunu yapıyorum. ya da şöyle sorayım bir tek ben mi böyle yapıyorum. ama önemsemediğimden sesimi çıkarmıyor değilim, çekiniyorum galiba.

Cumartesi, Şubat 06, 2010

????

küçükmübaşir benimle evlenir misin?

Pazar, Ocak 31, 2010

bekliyorum


derim ya hep; büyük şeylerin yokluğuyla yaşamayı öğrendim çoktan, bir başkasınınkine de alışırım diye. bir yerde yanlışmışım, bir tek senin yokluğun alışılmazmış. gitmezsin gidemezsin yanımdan biliyorum. dolaş gönlünce ben burdayım,seni bekliyorum...oradaki martılar gibi.






Perşembe, Ocak 28, 2010

kaçamak

ne güzeldin istanbul...

Cumartesi, Ocak 16, 2010

deniz kokulu "gelecek"

kaçmak değil amacım. sadece hiç kimseyle konuşmak zorunda olmadığım bir yerde yaşamak istiyorum. küçük bir ege kasabasında, küçük bahçeli bir evde yaşayıp gidiyim. kimse sen kimsin niye buraya geldin, birden nereden çıktın demesin. istediğim kadar kalayım orada istediğimde geri döneyim. pazardan istediğim kadar elma seçeyim satıcı sadece tartsın parasını vereyim. cansız olmasın hiçbir şey öyle olsun istemiyorum. şeker renkli olsun her yer ama sakin olsun. geçici işlerle para kazanayım. bahçe demirlerini boyayım mesela komşularımın, ya da hediyelik eşyalar yapıp satayım, yada balık ağı toplayayım bir süre. yanık tenimle ege'de öleyim zamanım gelince. etrafımdakiler 'pek konuşmazdı ama onun gibi bir kadın tanımadık' desinler. olmadık zamanda çok sevdiğim o dostum çıkıp gelsin. bak işte olmuş zamanında hayalini kurduğun desin. iki kadın, artık soğumaya başlayan o akşamlardan birinde bahçede hoş bir sofrada giden yaza kaldıralım rakı kadehlerimizi.buruk mutluluk derler ya hani onu tadalım beraber. ömrümde geçirdiğim en güzel akşamlardan olsun....arka fonda kalbim egede kaldı...
belki günün birinde karınla ve çocuğunla çıkarsın karşıma.tatile gelmişsinizdir mutlusundur ama sahilde beni gördüğün o an yıkılıverirsin belki. hep taşıdın beni içinde biliyorum ama yıllar küçülttü yerimi sendeki. iyi de yaptı mutlu oldun, evlendin, bak bir de oğlun var tıpkı senin gibi. ben bekliyordum seni bir gün görmeyi ama suratından anladım sen hiç beklemiyordun beni görmeyi. gitmedim yurt dışına bilirsin duramam çok fazla oralarda. sevindim mutlu olmana benden başkasına da aşık olmana. ama içim acıdı güler gibi yapmaya çalışırken ne çok özlemişim seni, biliyorum çok değiştin ama bırak da eskisi gibi hayal edeyim seni. dayanamadın görür görmez yavaş adımlarla bana doğru geldin ben yerimden kıpırdayamadım. oysa isterdim sana adım atmayı yıllarca durduğum o sessiz halimden çıkıp cıvıl cıvıl seninle konuşmayı. mutluluğumun buruk olmayan kısmını sana gösterebilmeyi isterdim. ama yapamadım düşünemedim bile seni görünce bunları. geldin sımsıkı sarıldın, ben de yavaşça sardım kollarımı. kokumu içine çektin ben de... sonra geri çekildim çünkü biraz daha dursam ağlayacaktın biliyorum karının, oğlunun önünde. baktık bir süre yüzlerimize, gözlerimize. elimizden gelen buydu sadece sarılıp kokularımızı içimize çekebilirdik. daha fazlasını yapmamamızın nedeni ne oğlundu ne de karın. biz onlar yokken çoktan bırakmıştık sevgimizi paylaşmayı... sevgimiz bittiğinden değil biz bittiğimizden yaşamıştık ayrılığı...

Salı, Ocak 05, 2010

şimdi şimdi anlıyorum...


söylediği hiçbir kelimeyi hazmedememiş olsam da alışmıştım duyduklarıma.susmuş kenara çekilmiştim. ufacık bir değişiklik bu kadar mı alt üst eder hayatı? o saçma sapan mutfak sandalyesi ne vardı her zamanki yerinde dursaydı. ne vardı, keşke fark etmeseydim.bu akşam anladım hiç değer etmediğimi gözünde. benim mutfak sandalyemi katlayıp kaldırmışsın bir köşeye. bu yolda artık ayrı gayrı yürüyoruz bundan böyle, peki! kaybettiklerimize üzülüyorum ama buna da alışır bunun da üstesinden gelirim. kolay değil senin de yokluğuna alışmak ama hayatımda o kadar eksik insan var ki öğrendim ben çoktan bölük pörçük yaşamayı.aklın kalmasın kızın büyüdü senin yokluğuna da alışır...